Genç demografik gruplar arasında kolon kanseri vakaları artıyor ve önemli bir sağlık sorunu oluşturuyor. Hastalığın artık 50 yaşın altındaki erkeklerde kansere bağlı ölümlerin önde gelen nedeni ve aynı yaş grubundaki kadınlar için ikinci en ölümcül neden olması nedeniyle, önleyici tedbirlere ve yaşam tarzı düzenlemelerine acil bir ihtiyaç var. NYU Langone’nin Long Island’daki Perlmutter Kanser Merkezi’nde gastrointestinal onkolog olan Dr. Michael Shusterman , kolon kanseri riskini azaltmak için üç basit strateji belirledi.
Son zamanlarda vakalardaki artışla ilgili karmaşıklığa rağmen Shusterman, yaşam tarzı seçimlerinin hastalığın alevlenmesinde veya gelişme olasılığının azaltılmasında etkisinin olduğunu vurguluyor. Shusterman ilk olarak kırmızı et tüketiminin azaltılmasını savunuyor. Kolon kanseri ile sığır eti, domuz eti ve şarküteri etleri de dahil olmak üzere kırmızı et ürünleri açısından zengin diyetler arasında kurulan korelasyona dikkat çekerek, ölçülü olmanın öneminin altını çiziyor.
Shusterman, kendi kırmızı et alımını sınırlayarak, tavuk veya balık gibi alternatifleri tercih ederek diyet değişikliğine pratik bir yaklaşım sergiliyor. İkincisi, Shusterman, kolon kanserini önlemedeki etkinliklerine ilişkin karışık kanıtlara rağmen, ağaç yemişlerini günlük diyetine dahil ediyor. Çalışmalar çelişkili bulgular sunarken Shusterman, potansiyel faydaların bunların dahil edilmesini gerektirecek kadar önemli olduğunu düşünüyor.
Kesin bir çözüm olmasa da ağaç yemişlerinin dahil edilmesi riski azaltmaya yönelik proaktif bir adımı temsil ediyor. Son olarak Shusterman, yeterli D vitamini düzeyleri ile kolon kanseri riskinin azalması arasında bir korelasyon olduğunu öne süren araştırmayı öne sürerek günlük rutinini D vitamini ile tamamlıyor. Çalışma sonuçlarındaki değişkenliğe rağmen Shusterman, optimal D vitamini seviyelerini korumayı, potansiyel yan faydaları olan düşük riskli bir strateji olarak görüyor.
Shusterman’ın yaklaşımı, özellikle zorlu programları olan kişiler için önemli yaşam tarzı değişikliklerinin uygulanmasının zorluklarının altını çiziyor. Shusterman, köklü revizyonlar yerine kademeli ayarlamalara öncelik vererek, benzer zorluklarla boğuşan hastalar için pragmatik bir örnek oluşturuyor. Kolon kanserinin prevalansı genç nüfus arasında artmaya devam ederken, Shusterman’ın öngörüleri bir umut ışığı sunuyor. Vakalardaki artışın arkasındaki kesin nedenler hala belirsizliğini korurken, Shusterman’ın savunduğu gibi proaktif önlemler hastalıkla mücadelede somut bir araç sağlıyor.
Diyet değişiklikleri, hedefe yönelik takviyeler ve yaşam tarzı düzenlemelerini kapsayan çok yönlü bir yaklaşımla bireyler, kolon kanserine karşı devam eden savaşta kendilerini proaktif bir şekilde güçlendirebilirler. Bireyler bu önlemleri bilinçli bir şekilde benimseyerek yalnızca fiziksel sağlıklarını geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda sağlık sonuçlarını yönetme konusunda güçlenme ve eylemlilik duygusunu da geliştirirler.