New South Wales Üniversitesi’nde Küresel Biyogüvenlik profesörü Dr. Raina MacIntyre liderliğindeki Avustralya ve Arizona’dan araştırmacılar tarafından yürütülen yakın tarihli bir analiz , Kovid-19’un kökenine ilişkin spekülasyonları yeniden alevlendirdi ve virüsün aşağıdakilerden ortaya çıkmış olabileceğini öne sürdü. doğal yollardan ziyade Çin’in Wuhan kentindeki bir laboratuvar ortamında. Uzun süredir komplo teorisi olarak reddedilen bu sonuç, artık bilim çevrelerinde ilgi görüyor.
Araştırmacılar, kapsamlı bir risk analizi aracı kullanarak, Kovid-19 salgınından sorumlu olan SARS-CoV-2 virüsünün doğal olmayan bir şekilde ortaya çıkma olasılığını değerlendirdi. Virüsün ve pandeminin çeşitli özelliklerini 11 spesifik kriterle karşılaştıran ekip, doğal olmayan bir kökene sahip olma ihtimalinin yüksek olduğunu ve Kovid’in yüzde 68 puan aldığını belirledi.
Çalışmanın vurguladığı önemli hususlardan biri, Wuhan Viroloji Enstitüsü’nün (WIV) başlangıçta salgınla ilişkilendirilen canlı pazara yakınlığıydı. Araştırmacılar, enstitünün nispeten gevşek protokoller altında tehlikeli patojenleri içeren deneyler yürüttüğünü ve bu durumun kazara salınma potansiyeline ilişkin endişeleri artırdığını belirtti.
Dahası, virüsün kendisi de bağışıklık sisteminden kaçma yeteneği ve insanlar arasında etkili bir şekilde bulaşma yeteneği de dahil olmak üzere birçok olağandışı özellik sergiledi. Bu özellikler, WIV’de gözlemlenen şüpheli eylemlerle birlikte araştırmacıları virüsün doğal kökenini sorgulamaya yöneltti. Kovid-19’un kesin kökenleri belirsizliğini korurken laboratuvar sızıntısı hipotezi son aylarda ivme kazandı.
SARS-CoV-2’ye benzer virüsler üretme girişimleri de dahil olmak üzere WIV’de yürütülen deneylerle ilgili açıklamalar, olası bir kazara salınım hakkındaki spekülasyonları ateşledi. Laboratuvar sızıntısı teorisinin destekçileri, bu tür olayların nadir olmadığını savunuyor ve laboratuvar ortamlarında sıkı biyogüvenlik önlemlerinin öneminin altını çiziyor. Özellikle potansiyel olarak tehlikeli patojenlerle uğraşırken, bilimsel araştırmalarda daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirlik ihtiyacını vurguluyorlar.
Ancak eleştirmenler, virüsün hayvanlardan insanlara bulaştığını öne süren zoonotik köken teorisini savunmaya devam ediyor. Bu teoriyi destekleyen kanıtlar mevcut olsa da, spesifik hayvan rezervuarı ve virüsün insanlara sıçradığı mekanizmalar hakkında sorular devam ediyor. Kökeni ne olursa olsun, Kovid-19 salgını, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede küresel iş birliğinin öneminin altını çizdi. Bilim adamları virüsün kökenlerini araştırmaya devam ederken, politika yapıcıların da iyileştirilmiş biyogüvenlik protokolleri ve gelişmiş gözetim çabaları yoluyla gelecekteki doğal veya doğal olmayan salgınları önleyecek önlemlere öncelik vermesi gerekiyor.